lololololo

 

ŞİRK ve KÜFÜR ÇEŞİTLERİ



 
  1. 1-BÜYÜK ŞİRK
  2. Dua Yapmada Şirk
  3. Niyet ve İstemede Şirk 
  4. İtaatte Şirk 
  5. Sevgide ve Muvalatta Şirk
  6. Korku Şirki 
  7. Tevekkül Şirki
  8. Teşri Koyma Şirki
  9. 2-KÜÇÜK ŞİRK 
  10. 3-GİZLİ ŞİRK
     
  11. KÜFÜRÇEŞİTLERİ:
  12. Cehalet Küfrü
  13. Yalanlama Küfrü
  14. Yüz Çevirme Küfrü
  15. Hakta Şüphe Etme Küfrü
  16. Cuhud,İnkar Ve Hakkı Gizleme Küfrü
  17. İnat ve Kibirlenme Küfrü
  18. KÜÇÜK KÜFÜR 
 

1-BÜYÜK ŞİRK
 (Tevhidi bozan ve ona zıt olan Büyük Şirk)

Allah-u teala'yı "ibadette" (nusukta), "hükümde", "teşride", "velayette" ve "sevgide" birlemeyip O'na ortak koşmaktır.
Dua Yapmada Şirk

 Dua yalnız Allah'a yapılır. Başkasına yapıldığı zaman şirktir. Ölüden yardım istemek gibi...

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Gemiye bindikleri zaman dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca O'na hemen eş koşarlar." (Ankebut: 65)

 

Niyet ve İstemede Şirk 
 

Yani; bir iş yaparken Allah rızasından başka bir şey için yapmaktır.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenler orada işlediklerinin karşılığını eksikliğe uğratılmadan veririz. İşte ahirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir, zaten yapmakta oldukları da batıldır." (Hud: 15-16)

İtaatte Şirk
 

Allah'ın itaat etmeyi yasakladığı bir konuda birisine itaat etmek veya kendisine itaat edilmeyi yasakladığı birisine itaat etmek demektir.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka rabler edindiler. Oysa tek olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir." (Tevbe:31)

Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu ayeti kerimeyi okuduğu sırada içeriye daha evvel hristiyan iken İslam'la şereflenen Adiyy İbn Hatem radiyallahu anh girdi ve bu ayeti kerimeyi duyunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e;

"Onlara ibadet etmiyorlar ki" dedi.

Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Onlar Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?" diye sorunca;

Adiyy b. Hatem:

"Evet" diye cevap verdi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de:

"İşte böylece onlara ibadet ediyorlar" buyurdu. (Tirmizi - Ahmed b. Hanbel, İbni Hazm)

Ebu'l Bahteri bu ayet hakkında şöyle dedi:

"Onlar din adamlarına, rahiplerine namaz kılmadılar. Şayet din adamları ve rahipleri, kendileri için rüku ve secde yapılmasını onlara emretseydiler elbette bu konuda onlara itaat etmezlerdi. Fakat Allah-u teala'nın haramını helal, helalini haram yapmalarını onlara emrettiklerinde bu emre itaat ettiler. İşte onların, din adamlarını ve rahiplerini Allah-u teala'dan başka rabler edinmeleri böyle olmuştur." (İbni Teymiye Fetvalar c: 7 s: 76)

 

 

Sevgide ve Muvalatta Şirk
 

Her kim, sadece Allah-u teala için sever ve buğzeder, dost ve düşman olursa; Allah-u teala'nın sevdiğini sever, sevmediğini sevmezse; Allah-u teala ve rasulüne dost olana dost, düşman olana düşman olursa; Allah-u teala'nın razı olduğu şeylerden razı olur, buğzettiği şeylere buğzederse, işte o kimse sadece Allah-u teala'ya kul olmuş ve imanı tamamlanmıştır.

Her kim de şekli ve resmi ne olursa olsun Allah-u teala' dan başkası için sever ve buğzederse veya dostluk ve düşmanlık gösterirse, işte o kimse de ister kabul etsin veya kabul etmesin, bunlara kul olmuş ve ibadet etmiştir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

"Allah için seven, Allah için buğzeden, Allah için veren, Allah için vermeyen kimsenin imanı tamamlanmıştır." (Ebu Davud sahih senedle)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

"İmanın en sağlam kulpu; Allah için dost olmak, Allah için düşman olmak, Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir." (Ahmed sahih senedle)

Allah-u teala için dost ve düşman olmanın, sevmek ve buğzetmenin imanın en sağlam kulpu olmasının sebebi; Allah-u teala'ya kulluğun en yüksek mertebesini gösterdiği içindir. Bu sebeble kim, Allah-u teala'dan başkası için dost veya düşman olursa, o kişiye en yüksek seviyede kulluk ve ibadet etmiş olur.

Zatı için sevilen sadece Allah-u teala'dır.

O'ndan başkaları ise ancak O'nun için sevilirler, O'nunla beraber sevilmezler. Allah-u teala'dan başkası, şekli ve mertebesi ne olursa olsun, doğruya ister isabet etsin ister isabet etmesin, ister hak ister batıl üzere olsun zatı için veya Allah-u teala ile beraber sevilirse, onun zatı için dostluk veya düşmanlık gösterilirse Allah-u teala'dan başka rab ve ilah edinilmiş olur.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"İnsanlardan, Allah'dan başka edindikleri denkleri Allah gibi sevenler vardır. Oysa iman edenlerin Allah'ı sevmeleri daha şiddetlidir." (Bakara: 165)

 

Korku Şirki
 

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Eğer inanmışsanız onlardan korkmayın benden korkun." (Al-i İmran: 175)

Yalnız Allah-u teala'nın elinde olan şeyler hakkında Allah-u teala'dan başkasından korkmak büyük şirklerdendir.

Örneğin; neslini kesebileceği endişesiyle insan veya cinden korkmak. Çünkü bu, sadece Allah-u teala'nın elindedir.

Hastalık, fakirlik veya sakatlık verebileceği zannıyla insanlardan veya cinlerden korkmak da böyledir.

Ölüden veya cansız bir varlıktan zarar geleceği zannıyla korkmak büyük şirktir. Velev ki bu, ölünün hayatta iken yapabileceği şeylerden olsun.

Örneğin; bir ölünün kendisini dövebileceğinden korkması gibi... Bu, büyük şirktir. Çünkü ölünün bunu yapmaya kudreti yoktur.

Bir mahlukattan korktuğundan dolayı ona ibadet etmek büyük şirktir. Örneğin; korktuğundan dolayı bir kişi için kurban kesmek gibi...

Oturacağı yeni bir evde cinler kendisine zarar vermesinler diye, onların şerrinden korunmak amacıyla cinler için kurban kesmek de büyük şirktendir.

 

Tevekkül Şirki
 

Tevekkülün şer-i manası; hayrı elde etmek veya şerri defetmek için Allah'a güvenmektir.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Eğer mü'min iseniz yalnız Allah'a tevekkül edin." (Maide: 23)

"Kim Allah'a tevekkül ederse Allah ona yeter." (Talak: 3)

Yalnız Allah'a güvenmek, O'na gönülden bağlanmak, tevhiddir.

 

Tevekkül aşağıdaki durumlarda büyük şirk olur:

-  Sadece Allah-u teala'nın yapabildiği konularda yaratılanlara güvenmek.

Örneğin; yağmur yağması, rızık elde etmek, çocuk sahibi olmak, hastalıktan korunmak ve hastalıktan kurtulmak gibi sadece Allah-u teala'nın elinde olan meselelerde Allah-u teala'dan başkasına güvenmek gibi.

-  Ölülere ve cansızlara herhangi bir konuda tevekkül etmek, güvenmek.

 

Teşri Koyma Şirki

Teşri koymak, helal veya haram, iyilik veya kötülük ölçülerini tayin etmek sadece Allah-u teala'ya ait olan "uluhiyyetin" en önemli özelliklerindendir.

Bu nedenle kim, bu özelliklerden herhangi birisinin kendisinde olduğunu iddia ederse, yani; Allah-u teala'ya muhalefet ederek teşri koyma, helal (serbest) ve haram (yasak) ölçülerini tayin etme, bir şeye iyi veya kötü deme yetkisinin kendisinde bulunduğunu iddia ederse kendisini ilah ilan etmiş ve Allah-u teala'ya denk kılmış olur. Her kim de onun bu iddiasını kabul ederek bu yetkiyi ona verir ve ona bağlanırsa onu kendisine ilah edinmiş olur.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. Kendisinden başkasına değil, sadece O'na ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf: 40)

"Yoksa onların Allah'ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?" (Şura: 21)

"(Ey Muhammed!) De ki: "Biliyor musunuz, Allah size rızık olarak her ne indirmişse, onun kimini haram kıldınız, kimini helal..." Yine de ki: "Allah mı bunun için size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?" (Yunus: 59)

 

2-KÜÇÜK ŞİRK

İbadet seviyesine çıkmamış amellerin Allah'tan başkasına veya Allah'la birlikte bir başkasına yapılmasıdır.

Riyanın azlığı, Allah-u teala'dan başkasına yemin etmek gibi...

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim Allah'tan başkasına yemin ederse şirk işlemiştir". (Tirmizi)

"Allah ve sen dilersen",

"bu, senden ve Allah'tandır",

"sadece Allah ve sen benim için varsın",

"ben Allah'a ve sana tevekkül ettim",

"sen olmasa idin bu olmazdı" gibi sözler küçük şirktir.

Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle dedi:

"Allah ve sen dilersen".

Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

"Beni Allah'a denk mi tutuyorsun? Sadece "Allah dilerse" de!" dedi. (Nesei - İbn Mace)

Her söz veya amel veya inanç büyük şirke ulaşmadığı halde büyük şirke vesile oluyorsa küçük şirk olur.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir."

Bunun üzerine sahabeler şöyle sordu:

"Küçük şirk nedir? Ya Rasulallah!"

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle cevap verdi:

"Riyadır. Cenabı Hak insanları amellerine karşılık cezalandıracağı zaman riyakarlara: "Dünyada gösteriş yaptığınız kimselerin yanına gidin. Onların yanında bir mükafat bulabilecek misiniz?" diyecektir." (Ahmed b. Hanbel)

Sahabeler:

"Rabbine kavuşmayı uman kimse salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın." (Kehf: 110) ayetini küçük şirk için delil gösterdiler. Halbuki bu ayet zahirine göre büyük şirk hakkındadır. Çünkü Allah-u teala ayette; "Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın" buyuruyor. Yani; ibadette şirk yapmasın, demek istemektedir, ibadet şirki hiçbir zaman küçük şirk olmaz. Her zaman büyük şirktir.

Ayet her ne kadar büyük şirk hakkında ise de sahabeler bu gibi ayetleri küçük şirk hakkında delil getiriyorlardı. Bu ise küçük şirkin büyük şirk olduğunu belirtmek için değil, insanları küçük şirkten de çok sakındırmak içindir.

 

3-GİZLİ ŞİRK
 

Bilinmeyen şirk, demektir.

Bazı alimlere göre gizli şirk; "gizli şehvet şirki" olarak isimlendirdiler.

Şehvet ise; nefsin bir şeyi arzulaması, bir şeye meyletmesidir.

Bazı alimlere göre şehvet; nefsin hoşuna giden ve onu sevindiren şeye meyletmesidir. Yani; insan, nefsin arzuladığı şeyi yapar ve bunu Allah-u teala'ya itaat etmek için yaptığını söyler. Halbuki bunu nefsi istediği için yapmaktadır. Nefsi istemeseydi yapmazdı. İşte bu gizli şirktir.

Hevâ ile şehvet arasında fark vardır:

"Hevâ", aynen şehvet gibi bir şeye meyletmektir. Aralarındaki benzerlik sadece budur. Fakat hevâ, caiz olmayan bir şeye meyletmektir. Onun için insan bunu hissedebilir.

"Şehvet" ise yapılması gereken şeylere meyletmektir. Fakat bunu yaparken Allah-u teala istediği için değil, nefis istediği için yapar, sonra üzerine şeriat elbisesini giydirir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Bu ümmetin şirki karanlık bir gecede dümdüz bir kayanın üzerinde yürüyen siyah bir karıncanın ayak sesinden daha gizlidir."

Bunun üzerine Ebu Bekir radiyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e:

"Bundan nasıl kurtulabiliriz?" dedi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Şu duayı okursan ondan kurtulursun:

"Allah'ım! Bildiğim şeylerde şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediğim şirkten de senin affını dilerim" de." buyurdu. (Hakim, Ebi hatim sahih senedle rivayet etti)



 

Büyük şirk; insanı İslam dininden çıkarır, kafir yapar.

Küçük şirk ise; İslam dininden çıkartmayıp büyük günahlardan daha günahtır.

Şirkin küçüğü ve büyüğü ancak ölmeden önce ondan tevbe etmekle affolunur.

Küçük şirki ahiret gününde ancak çokça haseneler siler.

Küçük şirk; sadece karıştığı ameli bozar.

Büyük şirk ise; bütün amelleri bozar.

 

KÜFÜR ÇEŞİTLERİ
 

1/1 - Cehalet Küfrü

1/2 - Yalanlama Küfrü

1/3 - Yüz Çevirme Küfrü

1/4 - Hakta Şüphe Etme Küfrü

1/5 - Cuhud, İnkar ve Hakkı Gizleme Küfrü

1/6 - İnad ve Kibirlenme Küfrü

 

Cehalet küfrü

Cehalet küfrü iki çeşittir.

a - Basit cehalet:

Bazı fetret ehlinde ve kendisine davet ulaşmayanlarda olduğu gibi, baştan olayı (hakkı) duymamak.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Küfredenlere gelince... Onlara ister (azapla) korkutarak tebliğ et, istersen hiç tebliğ etme, farketmez. Onlar iman etmezler." (Bakara: 6)

Bu ayeti kerimede Allah-u teala, risaletten ve hüccetin ikame edilmesinden önce kafirlikleri belli olan bir kavimden bahsediyor. Onlardan bir kısmı kendilerine hüccet ikame edildikten sonra iman etmiş, bazıları ise küfürde devam etmişlerdir.

b - Koyu cehalet:

Bu cehalet türü ise; kişinin bir şeye gerçekte olduğundan başka bir şekilde iman etmesidir.

Böyle kimselere örnek olarak; başlangıçta İsa aleyhisselam'a iman edip daha sonra sapıtan, akideleri ve düşünceleri bozulan hristiyanları, onlara benzeyen fakat kendilerini İslam'a nisbet edip de tâgutlara ve yıldızlara tapanları, vahdeti vücutçuları, hulul ve ittihad inancına sahip olanları, evliyalara şeyhlere tapanları ve bunlar gibi bozuk akidelere sahip olanları gösterebiliriz.

 

Yalanlama Küfrü
 

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Allah'a karşı yalan yere iftira eden veya hak kendisine geldikten sonra onu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kafirler için bir kalış yeri yok mudur?" (Ankebut: 68)

Yalanlama küfrü iki çeşittir:

a - Haber veren kişiyi yalanlama:

Bu küfür çeşidi insanın, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in haberini ve ona Rabbin'den gelen şeyi duyduktan sonra risaletini ve haberini reddedip yalanlamasıdır. Kalpleriyle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yalancı olduğuna inananlar gibi...

b - Haberi yalanlamak:

Bu küfür çeşidi insanın İslam dininde bilinmesi gerekli olan bir haberi yalanlamasıdır. Namazın, zekatın veya haccın farz olduğunu kabul etmeyen bir kişinin, Kelime-i şehadet getirse bile imanı olmadığına hükmedilir.

Aynı şekilde zinanın, sebebsiz adam öldürmenin, içkinin, hırsızlığın, faizin veya bunun gibi Allah-u teala ve rasulünün haber verdiği ve haram olduğu dinde bilinmesi gerekli olan şeylerin haramlığını kabul etmemek küfürdür.

Dinde bilinmesi gerekli olan şeylerden kasıt ise; genel bilgidir. Yani; istisnasız bütün müslümanların bildiği, bilinmemesi mazeret olmayan bilgilerdir.

 

Yüz Çevirme Küfrü 
 

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz ancak hak olarak ve belli bir süre için yarattık. İnkar edenler uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler." (Ahkaf: 3)

 

Hakta Şüphe Etme Küfrü
 

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"(Gurur ve kibirle) kendisine zulmederek bahçesine girdi ve (arkadaşına) dedi ki: "Bunun asla yok olacağını sanmıyorum. Kıyametin gerçekleşeceğini de sanmıyorum. Şayet Rabbime döndürülürsem şüphesiz ki (orada) ondan daha hayırlı bir dönüş yeri bulurum." Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona dedi ki: "Sen, seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, sonra da seni bir adam biçimine sokan (Allah')ı mı inkar ettin? Fakat O, benim Rabbim Allah'tır. Ve ben; Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam." (Kehf: 35-38)

 

Cuhud, İnkar ve Hakkı Gzileme Küfrü 
 

Bu küfür çeşidinde kişi hakkı bilip kalbiyle tasdik eder, fakat lisanıyla yalanlayıp tasdik etmemiş gibi görünür.

Mearic el-Kabul kitabının yazarı şöyle dedi:

"Doğruluğunu bildiği halde hakkı gizlemek, inkar ve gizleme küfrüdür."

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Kendileri de ona yakinen inandıkları halde zulmederek ve kibirlenerek onu inkar ettiler. O halde bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!" (Neml: 14)

"Allah katından onlara verilen kitab (Tevrat)'ı tasdik edici olarak bildikleri bir kitab (Kur'an) kendilerine gelince (hemen) onu inkar ettiler. Oysa daha önce inkarcılara karşı onunla yardım istemekteydiler. (Böyle yaptıkları için) Allah'ın laneti kafirlerin üzerine olsun." (Bakara: 89)

"Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (yahudi ve hristiyanlar) onu (Muhammed'i) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyleyken onlardan bir grup bildikleri halde hakkı gizler. (Ey Muhammed!) O (üzerinde bulunduğun) hak Rabbindendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma." (Bakara: 146-147)

 

İnat ve Kibirlenme Küfrü
 

Bu; kişinin hakkı bilip kalben doğruluğuna inandığı, dili ve kalbiyle doğruladığı halde hakka boyun eğmekten, onu uygulamaktan, kalbi ve uzuvlarıyla ona teslim olmaktan kaçınmasıdır.

İblisin küfrü bu türdendir. Çünkü o, Allah'ın emrini inkar etmedi, inkarla karşılık vermedi. Sadece emir karşısında kibirlenip yüz çevirdi.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Meleklere Adem'e secde edin demiştik. İblis müstesna hepsi secde ettiler. O ise kaçındı, büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu." (Bakara: 34)

Rasulün, Allah-u teala katından hak ile geldiğini bildiği halde, yüz çevirip kibirlenerek ona tabi olmayan kimsenin küfrü de bu türdendir. Zaten Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e düşman olan ve ona karşı çıkanların çoğunun küfrü bu türdendir. Tıpkı Allah-u teala'nın Firavun ve kavmi hakkında haber verdiği gibi:

"Dediler ki: "Kavimleri bizim kölelerimiz iken, bizim gibi iki beşere mi inanacağız?" (Mü'minun: 47)

Allah-u teala rasullere karşı çıkan kimselerin, rasullerine şöyle dediklerini haber veriyor:

"Sizler ancak bizim gibi bir beşersiniz." (İbrahim: 10)

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Semud (kavmi), haddi aşması sebebiyle (hakka) yalanladılar." (Şems: 11)

Allah-u teala'nın şu ayetinde buyurduğu gibi yahudilerin küfrü de bu türdendir.

"Kitab (Tevrat)ı tasdik edici olarak bildikleri bir kitap (Kur'an) kendilerine gelince (hemen) onu inkar ettiler." (Bakara: 89)

Allah-u teala ayrıca onlar hakkında şöyle buyuruyor:

"Onu (Muhammed'i) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar." (Bakara: 146)

Ebu Talib'in küfrü de bu türdendir. Çünkü o, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'i doğrulamış, onun doğruluğunda şüphe etmemiş fakat kabilesine ve ailesine aşırı bağlılığı, babalarını yüceltmesi, onların milletinden yani tabi oldukları şeylerden yüz çevirmek ve onları tekfir etmek istememesi yüzünden İslam'a girmemiştir.

Dikkat edilirse, bu son küfür çeşidinin de bundan önceki küfür çeşitlerinin de meydana geliş sebebi; hakka boyun eğmemek ve ona teslim olmamaktır.

 

Hakkı kabul etmemek ise kendini şu şekillerde gösterir:

Kişi;

- ya hakkı, doğru olduğunu kabul etmeyerek reddeder ki; bu inkar küfrüdür

- ya da kendisinin hakka uymayacağını açıkça ilan eder ki, bu da kibirlenme küfrüdür.

 

KÜÇÜK KÜFÜR 
 

Bu, küfranı nimettir. Yani; Allah'ın verdiği nimete şükretmemektir.

Bu, insanı İslam dininden çıkartmaz. Fakat büyük günahtır.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Allah size güven ve huzur içinde olan bir kasabayı misal verir. Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine küfrettiler (nankörlük ettiler). Bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını tattırdı." (Nahl:112)

 



 

 

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"De ki: "Namazım, kestiğim kurban, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun hiçbir ortağı yoktur. Müslümanların ilki olarak bununla emrolundum." (En'am: 162-163)

"Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka rabler edindiler. Oysa tek olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir." (Tevbe: 31)

"Hüküm vermek yalnız Allah'a aittir. Kendisinden başkasına değil, sadece O'na ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf: 40)

 
 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol